22 Şub 2016

KONUK YAZAR ETKİNLİĞİ 12 / CEVİZ AĞACI, BAYKUŞLAR VE KELİMELER: BAZI KALEMLER ÇOK GÜZEL



Konuk Yazar Etkinliği' mizin bu ayki incelemesi Ferzan Özyaşar(farlimas)' a aittir.


Ne plastik, ne reçine, ne de metal; ahşabın, hele de fabrikasyon olmayan, el emeği göz nuru ahşap bir kalemin sıcaklığı malumunuzdur ki bambaşka. Hele de fabrikasyon değilse. Ne zamandır güzel bir ahşap gövdeli dolmakalem alma hevesiyle kırtasiyelere bakınmakta, ancak beynelmilel, ucuz hediyelik Çin malları ve Faber Castell serisi dışında bir alternatif bulamıyordum. Gel gör ki, İlk seçenekte zerre kalite ve albeni yoktu. İkinci seçeneğim olan Faber Castell markası ise ahşap seriler dahil çoğu modelde aynı ucu kullanıyordu (ki bahsi geçen uca sahip, Mürekkep Faresi çekilişi ganimetim FB Loom modelini hali hazırda -biraz ağır da olsa- severek mürekkepliyorum : ) . Tam bu arada internette, kendi garajında ahşap kalem gövdeleri yapan bir zanaatkar olan Mehmet Varoğlu’nun ‘Sanat Garajı’na denk geldim.  Fotoğraflarda gördüğüm ürünler zeytin ağacı kökündendi ve ağacın özgün, doğal desenleri gayetle cazip görünüyordu. 


Aklımda iki soru işareti vardı: birincisi kalemde kullanılan genel geçer IPG ucun nasıl çıkacağı pek belli olmazdı, ikincisi ise fotoğraftaki kalemler, ağır metal aksamları ve kalın gövdeleri ile hayalimdeki narin ahşap kaleme pek benzemiyorlardı. Ancak zeytin ağacının ebruli dalgalar benzeri yumuşak desenleri hürmetine Mehmet Bey’e bir mesaj atarak diğer modeller hakkında bilgi istedim. İnce gövde, sade modellerin mekanizmalarıyla buluşmaya hazır olduğunu öğrenince “tamam” dedim, “bu sefer olacak”. Yeni modellerin fotoğrafları gelince, bir de baktım gene muallaktayım: zeytin ağacının mitolojik çekiciliği ve ceviz kökünün güzel koyu rengi arasında kaldım. Cevizde karar kılınca, fotoğrafta gördüğünüz kalem arkadaşla beraberliğimiz başladı. Ucu tahmin ettiğim üzere pek keyifli değildi ve kağıt tırnak törpüsü-büyüteç-tırnakla ittirme üçgeninden geçerek inisiye olmak durumunda kaldı. Sonunda ucunu da kıvama getirdikten sonra, elimde aylardır kullanılmadan duran Waterman Absolute Brown*’un ağaç tonları boyunca gölgelenen doğal kahverengisinin cevizin rengine pek yakışmasından mı, mürekkebin akıcılığının ucu rahatlatmasından mı, yoksa ajandamın kalem tutma halkasına tam oturmasından mı bilemem, bir haftada 2 kere mürekkeplendi (mesai saatlerinde genelde bilgisayarda yazan benim için bu durum sürekli kullanım anlamına geliyor).  


Ayıptır söylemesi, aylar sonra yeniden Mürekkep Faresi’ne konuk yazar olma sevinciyle, ahşabın otantikliğine uyum sağladığını düşündüğüm bir kitabı da bu incelemeye denk getirmek hevesine düştüm ve dilimizdeki nezih kelimeleri bize bir yıl boyunca her gün birer birer tanıtan ve hatırlatan “Lugat365: Bazı kelimeler çok güzel” projesinin kitabını, ikinci baskısına günler kala sipariş ettim. Kitabın en sevilen kelimesi “henüz gerçekleşmeden evvel olacakları hissetmek” anlamındaki ‘hissikablelvuku’** olsa da, ben o anki ruh halim neticesinde  ‘hasret’ kelimesini alıntılamakta karar kıldım. Bazı kelimeler gerçekten çok güzel ve bu çok güzel kelimeler doğru kullanıldığında gündelik algımızı, iletişimimizi derinleştirecek güce sahip. 


Resimdeki baykuşlu deftercik, Babil kitaplığı serisinden. Dolmakalemle kullanımda (ki yazı orta kurulukta bir F uç ile yazıldı) eser miktarda kırçıllanma ve ciddi miktarda kanama yapsa da, yumuşak fildişi kağıt rengi, kağıdın rengiyle turuncu iç kapağın uyumu ve elde güzel bir his bırakan kartona basılmış hoş kapak deseni göz önüne alındığında, gönül rahatlığıyla, ‘edinilesi bir defter’ diyebilirim.   


Fotoğrafları hazırlamış, yazı faslına geçmişken, tam da konuya uygun şekilde, işyerinde bir sohbet esnasında Zekeriya Bey’in cebinde, 90’lı yılların ikinci yarısından beri kullanılan, gül ağacı gövdeli bu el yapımı kaleme rast gelince bahsetmeden geçmek istemedim. Ajandanın içine yerleştirdiğim fotokopi kağıdında deneyip alelacele fotoğraflayıverdim. Metal akşamların zarif süslemesi, gül ağacının doğal güzelliği ve gövde yapısının zarafeti, 20 yıllık düzenli kullanımla birleşince son derece keyifli ve özel bir tat yakalamış olan bu kalemle iki satır da olsa yazma fırsatı bulduğum için Zekeriya Bey’e de teşekkür etmek istiyorum. Eskimek sanırım en çok ahşap kalemlere yakışıyor, ve aşınmaya şimdikiler kadar dayanıklı olmayan eski uçlar da gerçekten kalemin kullanıcısına göre yıllar boyunca şekillenip, kalemle yazar arasında kişisel bir bağ oluşturuyor. Vintage, hele de el yapımı vintage bambaşka…  


Herkese şu iç karartan zamanlara inat rengarenk mürekkepli ve ümit dolu günler dilerim. 

*Mürekkebin daha önce blogda yapılmış bir incelemesi şu linkten okunabilir: http://murekkepfaresi.blogspot.com.tr/2015/04/pelikan-m200-cafe-creme-special-edition.html

Ferzan Özyaşar (farlimas)

9 yorum:

  1. Yine çok başarılı bir inceleme yapmışsınız ellerinize sağlık. Sizinle kalem hakkında konuştuktan sonra ben de ciddi ciddi bir tane edinmeyi düşünmeye başladım. Ayrıca Lugat 365' i de eklemenize çok sevindim. Oldukça güzel bir proje idi kitabını almıştım zaten de sizin yazınızı gönderdiğiniz gün de "hissikablelvuku" yazılı kupasını satın almıştım hoş bir tesadüf oldu. İncelemeniz için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. Merakınızı uyandırdığıma sevindim, yeniden bloga konuk olmak çok güzeldi :) Ben de Lugat365'in bez çantalarına göz diktim bu ara bakalım. Kısmet :)

    YanıtlaSil
  3. Yazınız da kaleminiz de muhteşem. Keyifle okudum.Güzel günlerde kullanın.

    YanıtlaSil
  4. Yazınız da kaleminiz de muhteşem. Keyifle okudum.Güzel günlerde kullanın.

    YanıtlaSil
  5. Yine kendinize has üslubunuzla yazdığınız incelemeyi keyifle okudum. Farklı bir kalem seçip bizi tanıştırdığıniz için çok teşekkürler. Emeğinize sağlık efendim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sizin de blog yazilarinizi keyifle okuyoruz. Özellikle kitap zevkinize saglik😉

      Sil
  6. ne güzel bir yazıydı..

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.