14 Ara 2015

KONUK YAZAR ETKİNLİĞİ 10/SHEAFFER: 444’ten 9440’a…

Konuk Yazar Etkinliği'mizin bu ayki yazısı Umut Türkmenoğlu'na aittir.


Uzun yıllar kullandığım “Sheaffer 444”ü değiştirmenin vakti gelmişti. Ve 444’le ilişkim 15 yıl ve 6000 sayfa yazıdan sonra bir aşk ilişkisine dönüşünce de Sheaffer’dan başkasıyla devam etmek içimden gelmedi açıkçası. Dolayısıyla diğer markaları gözüm görmeden doğrudan Sheaffer’ın yeni modellerini incelediğimde, 444’ün müdavimi niteliğindeki 9440’ta karar kıldım.444, ucu epeyce sert, esneklik payı pek olmayan bir kalemdi. Sağ elimin üç parmağı ile kavradığım zaman, yırtıcı bir hayvan gagasını andıran ucunu ve çelik yapısının bu sertliğinden kaynaklı gücünü daha kâğıda temas eder etmez hissederdim. Mürekkep akışkanlığı fazlasıyla iyiydi. Uç topunun kayganlığı ile mürekkep akışkanlığı birleştiğinde elinizi hiç zorlamaz, ne istediğinizi sanki hissedermiş gibi neredeyse elinizin devamı bir uzva dönüşürdü. Kaçacakmış gibi tutmayıp, kâğıda bastırmaya gerek bırakmayan, kendi gücünü kavrayan kişiye hissettiren bir kalemdi.


Söz konusu akışkanlığı belki mürekkep sarfiyatına sebep olsa da benim gibi daktilo veya bilgisayar değil de kalemle, elle yazmayı tutku hâline getirenler için, kalemin mürekkebini bitirmek, ardından tekrar yükleme yapmak… Veya biten bir kartuşu söküp yenisini takmak bir tören hâlini alır, 444’ün fazla mürekkep harcaması bile ayrı bir keyfe dönüşürdü.
Özellikle kısa kısa not almalar veya imza atmalarda değil de uzun ve meşakkâtli yazım süreçlerinde, hele de diğer kalemlerle mukayese ettiğimde rahatlığını fark ediyordum 444’ün. Tutkunları bilir. Kalemin ele yatkınlığı, ergonomisi önemlidir. Belki elinizin yapısına, belki kalemi tutuş şeklinize, belki de el yazınızın biçimine göre değişir bu. Dolayısıyla aynı kalem, kullanan herkeste aynı beklentiyi karşılamayabilir. Bu açıdan bakıldığında diğer modellerine de uyguladığı nev-i şahsına münhasır uç tasarımının da Sheaffer’ı, benim için diğer markalardan ayıran önemli bir özelliği olduğunu söylemeliyim. Kalemi, uç kısmına yakın bir şekilde, dipten kavramanızı sağlayan bir özellik bu; uca yakın bir kavrayışa imkân sağlayan bir özellik… 444’ün rutin temizliği sırasında elime aldığım Pelikan M200’le kıyaslandığında 444’ün bu yönü daha bir ortaya çıkıyordu.
İnsan bir araç olarak kalem materyaline, el yazısına tutkuyla bağlı olunca aklını diğer kalemler, yeni modeller de çekiyor tabii. Bu hevesle bazı dolma kalemler edinsem de 444’ten hiç şaşmadım. Başka marka dolma kalemler benim yazış stilime, elime en uygun kalemin 444 olduğundan emin olmamı sağladılar sadece.
444’le bu şekilde yıllar boyu devam eden ilişkim, geride tam 6000 sayfalık yazı bıraktı. Dile kolay; aynı kalemle tam 6000 sayfa! Onunla yazdığım sürece hep kartuş kullandığım ve biten kartuşları da atmayıp cam kavanozda biriktirdiğim için ulaşıyorum bu sayıya. 444 öyle bir kalemdi ki birlikte geçirdiğimiz 15 yıl ve 6000 sayfa boyunca hiç teklemedi; yarı yolda bırakmadı beni. Dışını saran krom nikelaj biraz soldu sadece; o kadar. Yayınlanmış bütün yazılarımı onunla yazdım. Ayrıca koca bir kitap da yazdım onunla.


Ben 444’ü değiştirme vakti geldiğini de Sheaffer’ın “taranis” modelini ilk gördüğümde anladım. Yoksa 444’ü değiştireyim diye aranırken bulmadım 9440’ı. Daha fotoğrafını görür görmez şekline, dizaynına vuruldum diyebilirim.


9440, yaşadığımız uzay çağını yansıtan bir dizayna sahip. Yenilenen uç kısmı sanki ortaçağ miğferiyle modern bir savaş uçağının kombinasyonunu andırıyor. Gövdesinin, orta kısma doğru kalınlaşarak uçlarda incelişi ve inceldiği yerden kare bir şekil alarak kesilmişçesine bitişi, kapakla gövdenin neredeyse aynı boyda olmakla tam orta yerde buluşması, bu dizaynın fark yaratan özellikleri… Baktığınızda adı gibi taranis. Bütün görkemiyle geceye karışıyor; yazılarla dolu uzun gecelere. Tasarım olarak bir bakıma 444’ten izler de barındırıyor bence. Markanın isminin uç kısmında süsleme unsuru olarak kullanıldığı görülüyor. Beyaz noktalı askısı önceki modellere oranla biraz daha uzatılmış. Ben bu dizayna en uygun renk olarak gördüğüm için siyahı tercih ettim. Yoksa 9441 ve 9443 ile farklı renk seçenekleri de mevcût. 9440, daha elinize alır almaz, kapağını açar açmaz… Bir an önce kartuşu takıp yazma isteği uyandırıyor.


Ama itiraf edeyim 9440’ı daha sipariş ederken 444’ten aldığım performansı verebileceğine dair şüphelerim yok değildi. Her şeyi ile başkalaşmış bir tasarımdı çünkü. Dolayısıyla 444’ten aldığım performans yalnızca bana özgü, benim kalem tutuşuma, yazım tarzıma hitap ediyor olabilirdi. Yani herkes için geçerli olmayacağından bu yeni tasarımda es geçilmiş özellikler olabilirdi bunlar.


Ama kartuşu yerleştirdikten sonra kâğıtla buluşturduğumda gördüm ki 9440’ın kayganlığı 444’ten aşağı kalır seviyede değil. Uç topu kâğıda kendini hemen kabûl ettiriyor. Mürekkep akışkanlığı da kalemi sıkmanıza, kâğıda bastırmanıza gerek bırakmıyor. Sürtünme katsayısının değiştiği durumlarda bile çizgi netliği değişmiyor.


444’e oranla bu yeni dizaynından kaynaklı da yazım kolaylığı var. Kalemin uç kısmı, “sanki ince bir kalem, daha kalın bir kalemin içinden çıkıyormuş” izlenimi verir şekilde tasarlanmış. Bu yüzden uç kısmının, kullan-at roller kalemlere benzerliği söz konusu edilebilir. Özellikle uzun soluklu yazım süreçlerinde yorulmamak adına kalemi uca yakın bir bölgeden kavradığınızda bile, eliniz damağa temas etmediği için ele mürekkep de bulaşmıyor. Bu açıdan benim gibi genelde dipten kavramayı alışkanlık edinenler için ideal bir tasarım olduğu söylenebilir.

Burada gözle görülür, belirtilmesi gereken belki de yegâne kusur, gövdesinin de tıpkı mekanik aksamı gibi metâlden olması nedeniyle hem 444’e göre, hem de gövdesi reçine olan diğer marka kalemlere göre (tartma imkânım olmadı ama elle de fark edilebilir şekilde) biraz ağır olması. Yekpare, sert bir yapısı var. Hele de reçine kalemlere alışkın bir ele sanki tornavida tutuyormuş gibi gelebilir. Bu yönden pek kibar sayılmaz. Ama uç kısmından kapağına kadar kendini belli eden, hor kullanmaya uygun, güven veren bir yapısı var.


Bir de uzun soluklu yazım süreçlerinde kalemin arka kapağını ara ara açıp da benim gibi mürekkep seviyesine göz atmayı sevenler için, söz konusu 9440 olduğunda bu iş biraz yorucu hâle gelebiliyor. Arka kapağı gövdeye bağlayan vida biraz uzun bırakılmış çünkü. Çevir çevir açılmıyor. Dolayısıyla sık açıp kapatmalarda biraz oyalıyor insanı. Bu şekilde birbirine geçen karşılıklı iki vida yivinden biri 444’teki gibi plastik olmadığı için de açarken ve kaparken sanki su borusu birbirine bağlanır gibi metâlden, kaba bir ses çıkarıyor. Ama bunu da fazla büyütmemek lâzım. Zira vidalamanın bu metâlik sesinin bile esasında 9440’ın genel zarafetiyle bütünleştiği söylenebilir. Buna karşın uç kapağı 444’te olduğu gibi: vidalı değil. Ama onun gibi de sessiz oturmuyor yerine; “tık” diye güzel bir ses bırakarak kapanıyor.


Elinden kalem düşmeksizin uzun yazı yazanlar ve kâğıt-kalem bütünleşmesinde kontrolü elinde tutmak isteyenler için ideal bir kalem olduğunu söyleyebilirim. Ucunun esneklik payı bence 444’ten bile daha az. Bu o kadar öyle ki acaba yeni bir kalem olduğu için mi böyle, yani bir süre kullanıldıktan sonra esneyebilir mi diye düşünmeden edemiyorum.


9440’a kartuşu yerleştirir yerleştirmez ilkin Kış Uykusu filmi ile ilgili bir eleştiri yazısı yazdım. Bu onunla yazdığım ikinci yazı. İlişkimiz yeni başladı. Şimdilik iyi gidiyor; bakalım. Onunla yeni kartuşlarla somutlaşacak yeni bir 6000 sayfa ve bu 6000 sayfanın içinden çıkacak yeni bir kitap hayâl ediyorum.

Umut Türkmenoğlu

*Görsellerin bir kısmı internetten ALINTIDIR.
Kaynak:fountainpennetwork.com,
             sheaffer.com

13 yorum:

  1. Yazınız için ne kadar teşekkür etsem az kalır Umut Bey. Taranis bir dönem almayı düşündüğüm uç boyutunun uymaması nedeniyle vazgeçtiğim kalemlerdendi.Alsam ve de bloga yazsam bu kadar güzel anlatamazdım kesinlikle... Bir dolma kalemi kullanmayı değil de onunla yaşamayı bu kadar güzel anlatamazdım çünkü. İyiki yazmışsınız ve yayınlama fırsatını da bana vermişsiniz.Elinize, emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Tesekkur ederim... siz de bana bu imkani vrrdiginiz icin.

    YanıtlaSil
  3. Gercekten o kadar guzel ve doyurucu yazmissiniz ki okurken inanilmaz keyif aldim.

    YanıtlaSil
  4. Okuduğum en güzel konuk yazar incelemesi bu oldu. 15 yıllık hatıra ve 6000 sayfalık emek beni nedense çok duygulandırdı. Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  5. Çok teşekkür ederim... Sağolun.

    YanıtlaSil
  6. Bir de Mürekkep Faresi uç boyutunun uymamasından bahsetmiş... Biraz açıklarsa sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben daha çok EF ve F uçlu kalemler tercih ediyorum.Boyut derken M uçlusu olduğundan dolayı satın almadığımı söylemeye çalışmıştım:)

      Sil
    2. Anlıyorum evet... Bu M uç. Benim tercihim de M uçtur. Sipariş ederken firmaya telefon açıp özellikle M olmasını belirtmiştim; yanlışlık olmasın diye... Firma yetkilisi Türkiye'de zaten genelde M tercih edildiğini söyledi. Bu açıdan sizin F tercih etmeniz ilginç hakikâten. Bizim bu tercihimizi ne belirliyor acaba? El yazımızın şekli mi?

      Sil
    3. Benim yazımla ilgili... Ben biraz küçük yazıyorum M olduğunda harflerim daha okunmaz bir hale geliyor kısacası yazım okunabilirliğini yitiriyor. Söylediğiniz gibi hem yazım şekli hem de yazının büyüklüğü ile alakalı.

      Sil
  7. Kalemin tasarımına özellikle tutma yerindeki kabartmalı sheaffer yazısı nedeniyle pek ısınamasam da anılı yazı okumak çok keyifli oluyor. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  8. Tutku gibi bir ilişki yaşanmış ve kelimelerin ablatabileceği en güzel şekilde izah edilmiş 6000 sayfa, incelemeniz ve yayımında emeği geçenlere teşekkürler... Umarım rafa kaldırılan bir emektar olmaz, arasıra bile olsa elinizde varoluş amacına devam eder....

    YanıtlaSil
  9. Tavsiyenizi ciddiye alacagim...

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.