Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Eyl 2016

KONUK YAZAR ETKİNLİĞİ 14 / BİR “SOUTH SEA BLUE” ŞARKISI

Konuk Yazar Etkinliği' mizin bu ayki incelemesi Ferzan Özyaşar(farlimas)' a aittir.


Selamlar sevgili yazıperverler, Mürekkep Faresi'nin konuğu olarak, bu sefer de ebruli mavisi, basit ama zarif çizgileri, Waterman’den beklendiği üzere yumuşacık ucu, ufacık tefecik yapısı ve kendine has köşeli tutma yeri ile pek beğenerek edindiğim Waterman Graduate kalemim ile karşınızdayım. 

Tüm bu özellikleri ile pek hanımefendi bir kalem olsa da, zaman içinde göze çarpan bazı kötü huyları da oldu maalesef bu arkadaşımızın; özellikle waterman kartuşlarla kullanıldığında (ironik) kartuş tam yerine oturmuyor, damak üstü ve/veya kartuş dibinden sızma yapabiliyor. Sonuç olarak ben maalesef her tarafı mürekkep etme riski almadan kullanamıyorum bu elimdeki Gradute’i. Ancak, bu durum benim elimdeki kaleme has bir sorun olabilir, zira internette benzer bir serzenişe pek rastlamadım. Düşük fiyatı ve sevimli haliyle, eğer önünüze çıkarsa, risk alıp denemenizi her şeye rağmen tavsiye ediyorum. Rotring’in artık üretilmeyen dolmakalemlerinde ya da gene artık bulunmayan Pentel Tradio dolmakalemde rastlanan keyifli bir yumuşak uç bulmak bu günlerde pek zor olduğundan, riske değer diyorum şahsen. Mavi tonlarındaki gövdesini neyle uyuştursan derken aklıma ilk olarak favori mürekkebim Waterman Inspired Blue geldi. Yeşile kaçmayan, renk değişimleriyle tonunu belli eden tam bir turkuaz tonu ararken sayın fareciğimizin vasıtasıyla tanıştığım bu mürekkebi o gün bugündür başka tona değişemiyorum. Akışkanlığı ve kimyasıyla klasik bir Waterman; üç aşağı beş yukarı tüm kalemlerimle, ince uçlu, kalın uçlu, Asyalı, Avrupalı demeden, pek iyi anlaşıyor. Defter olarak gene her yerde karşınıza çıkan, ancak mütevazi görüntüsü ve 60 gramlık kağıdıyla pek şans tanımadığınızı tahmin ettiğim Gıpta marka, kareli ve spiralli okul defterini seçtim.  Kağıdın yazıya verdiği reaksiyon, önlü arkalı olarak fotoğraflarda görülüyor. 


Kırtasiye faslımız aslında bu kadar, ancak bu yazıda bir de sürpriz yapıp benim için çok çok özel bir kitapla sizleri de tanıştırmak istedim. Günün mürekkebi Waterman Inspired’ın eski adı (bana göre “gerçek adı”), bilenler bilir, “South Sea Blue”, kitabımız da temaya uygun şekilde, güney denizlerinde geçiyor.Bazı kitaplardan var ki bir süre uzak kaldığınızda eksikliğini hissetmemek mümkün değil. Benim için de bu kitaplardan biri, her zaman gidebildiği kadar gitmiş bir 19. Yüzyıl centilmeni, gönüllerin melankolik çizgi kahramanı Corto Maltese’nin vaktiyle DOST kitabevi tarafından basılmış ancak şimdi artık kopyası pek bulunmayan tek romanı “Bir Tuz Denizi Şarkısı” (ve tabi siyah beyaz orijinal halleriyle tüm grafik roman serisi).


Corto hayata gözlerini, bilinen tarihin en civcivli dönemlerinden birinin kapıları aralandığı sıra, 1900’lerin başına doğru açar. Dünya tarihinin en kafası karışık döneminlerinden birinde, sürekli değişen sınırlara takılmadan,  1936 İspanya iç savaşına kadar her köşe başında karşımıza çıkar. Olmayan bir adada, iki aristokrat velet, yarı deli gizemli bir patron, hayalleri yıkılmış romantik bir Alman subayı, kabile şefinin idealist oğlu ve muhtelif maceracılarla toplanıp mehtaba karşı söyledikleri ‘Bir Tuz Denizi Şarkısı’ dikkatli dinleyicilere savaş, aristokrasi, kankalık müessesesi, idealizm, dünyanın dengesi ve Corto’nun hayata bakışı ile ilgili çok şey anlatır.

Corto Maltese, tüm uygarlıklara eşit, itaatsizlere daha eşit bir mesafede durur. Mazlumu korumak gibi bir şiarı olmasa da ezilene sempati duyar. Duygularıyla hareket eden bir tip olduğundan kelli bu sempatisi zaman zaman onu otoriteye karşı eyleme geçirir. IRA militanlarıyla karakol bombalar, Güney Amerika’da büyücü destekli koloni karşıtı ayaklanmalara destek verir ama temelde tüm ideolojilere karşı mesafeli ve ciddiyetsiz bir duruşu vardır. Kendisi dahil kimsenin prensipleriyle hareket etmez. Temelde ‘gelişine vuran’ bir karakterdir Corto. Ufak ve sallapati adımlarının yere sağlam basmasını sağlayan şey belki de amatör ruhudur.


                                                                                                      Ferzan Özyaşar (farlimas)

2 Eki 2013

Kırmızı Ne Anlatır...



Aşkın rengi..Tutkunun rengi...Kadınların vazgeçemediği renk..Kırmızı...

Bu yazımın teması da her ne kadar aram olmasa da kırmızı...Sevmeyip de en sevdiğim kalemin bir çeşit kırmızı olması çok ironik..Fazlasıyla feminen bir kalem olan Pelikan m320 Ruby Red kendisi... Bu kalemi aldığımda ona en uygun rengin ne olabileceğini düşünmeme fazla gerek olmadı aslında içindeki yanar döner pembeler, kırmızılar, bordolar fazla seçenek bırakmadı bana...Kırmızı tonu olmalıydı bir şekilde...

İşte tam bu sırada her zamanki kırtasiye gezmelerimin birinde sevgililer günü özel üretimi Mont Blanc Ink Of Love la karşılaştım...Vee tipik bir mürekkep faresi davranışıyla elimde şişe kendimi kasada buldum..






Ink Of Love güçlü, oldukça koyu bir kırmızı... Yazarken ne yazarsanız yazın kendinizi bir çeşit aşk mektubu yazdığınızı düşündürür nitelikte tutkulu...

Bu özel mürekkebi yine özel bir defterde denemek istedim Aniki Geographica'mın içine aldığım sınırlı sayıdaki Küçük Prens defterime Küçük Prens'ten bir alıntıyla yaptım...


Kapanışı yaparken Yekta Kopan'ın Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri'nden birinden bahsetmezsek olmaz sanırım Ink Of Love' in serefine..

"Buğulu Yalnızlık :


Malzeme: 2 kişi 1 ilişki

Hazırlanışı:  Mutlu günler geçirilir. Beraber olmaktan alınan keyif, kaynayana kadar hayatın her aşamasıyla sık sık karıştırılarak yaşanır. Arkadaşlar ortak edilir ilişkiye. Sinemaya gidilir, çıkışta filmden hiçbir şey hatırlanmaz, geriye kalan sadece sevgilinin film boyunca tuttuğu elinizde kalan sıcaklıktır. Sözler verilir. Sözlerin altı çizildikçe, yalanlar söylenir. Mutluluk fokurdamaya başlayınca, ilişkinin altı kapatılıp dinlenmeye bırakılır. Oda sıcaklığına geldiğinde kıskançlık ve kavga gibi baharatlar göz kararı eklenir. Arzuya göre aldatma da konulabilir. ilişki iyice soğuduktan sonra gözyaşıyla servis edilir."


28 Eyl 2013

Cumartesinin Konukları...




Tatil yeni yeni bitmişken elimden geldiğince aldığım kitapları okumaya çalışıyorum tabiki bunlardan kendimce notlar da çıkarıyorum.. Bugünkü kitabım da kütüphanemin yeni konuklarından...Lise yıllarında severek okuduğum Susanna Tamaro' nun son kitabı "Her Melek Korkunçtur". Yazarın kendi otobiyografisi..

Kitabın yanı sıra set arkası çalışanlarına gelirsek...Mavi muhabbet kuşlarını andıran güzellik "Pilot Prera"...Lamy lere alternatif olabilecek nitelikte renkli, hafif ve kullanışlı...Pilot için söylenecek pek fazla bişey olmasa gerek M uçlu oldukça yumuşak, yağ gibi akıp giden bir kalem..Mürekkep olarak ise içinden çıkan kartuşu kullandım. Birçok yeni kalemin içinden çıkan kartuşların aksine siyah ve yazımı oldukça keyifli bir mürekkep..

İkinci çalışanımız ise bu aralar çantamdan ayrılmayan Rhodia' nın sevimli defterlerinden. Küçük boyutu ve kağıt kalitesiyle okuduğum kitaplardan notlar almama oldukça yardımcı oluyor..



Bugünlük de bu kadar Susanna Tamaro' nun yazı yazmanın zorlukları ile ilgili yazdığı satırlarla sizi başbaşa bırakıyorum..

"Gerçek yazı bambaşka bir yerde ta derinlerde, arzın ateşten merkezinde insanın karanlığının yüreğinde bulunur. Bu iki aşırı uç arasında ilerler ve dengesini korur. Bu nedenle yorar, yıpratır, sağlığa dokunur."

23 Eyl 2013

Mürekkep İçici Bir Dolmakalemsever


Çocukken herşeyi gözümde fazlaca büyütürdüm... Belki de dünyadaki herşey çok büyük bense çok ufaktım. Örneğin kitap okumayı... 12 yaşıma kadar tıpkı Odilon gibi kitap okumaktan nefret ettim.
Kimbilir?
Belki de o günlerde karşıma "* Mürekkep İçiciler" gibi ilgi çekici ve bir o kadar da keyifli bir kitap çıkmamıştı.
Küçücük bir fareyken her ne kadar kitaplarla aram iyi olmasa da, kırtasiye ürünlerine karşı hep zaafım oldu...
Son bir yıldır ise kendimi mürekkep içicisi gibi hissediyorum. Yıllar geçtikçe oluşup artan kitap okuma zaafıma, dolmakalemlerin büyülü dünyası da eklendi.. Benim kitaptaki* mürekkep içicisi gibi karaciğerim hasta olmasa da günden güne dişlerim mürekkep içebilmek için vampirlerinki gibi gibi dolmakalem ucu şekline geldi... Kitapların içinden pipetlerle mürekkepleri çekemesem de dolabımı kutu kutu mürekkepler dolduruyor artık...
Ne demiş üstad mürekkep içici; "Sıvı mürekkep çok tatsız bir şey. Tuzsuz yemeğe benziyor. Fakat bir kağıdın üzerinde eskimiş mürekkebin tadı bambaşkadır, lezzetine doyum olmaz." Çekinmeyin ve yazın. Günün birinde benim ve sizin yazdıklarınızın da lezzetine doyum olmaması dileğiyle...

(*) "Mürekkep İçiciler" 1001 Çiçek Kitaplar tarafından dilimize çevrilmiş Eric Sanvoisin - Martin Matje tarafından yazılmış 10 yaş civarı 5 ciltlik bir çocuk kitabıdır.