Konuk Yazar Etkinliği'mizin bu ayki yazısı Umut Türkmenoğlu'na aittir.
Uzun yıllar kullandığım “Sheaffer 444”ü değiştirmenin vakti gelmişti. Ve 444’le ilişkim 15 yıl ve 6000 sayfa yazıdan sonra bir aşk ilişkisine dönüşünce de Sheaffer’dan başkasıyla devam etmek içimden gelmedi açıkçası. Dolayısıyla diğer markaları gözüm görmeden doğrudan Sheaffer’ın yeni modellerini incelediğimde, 444’ün müdavimi niteliğindeki 9440’ta karar kıldım.444, ucu epeyce sert, esneklik payı
pek olmayan bir kalemdi. Sağ elimin üç parmağı ile kavradığım zaman, yırtıcı
bir hayvan gagasını andıran ucunu ve çelik yapısının bu sertliğinden kaynaklı
gücünü daha kâğıda temas eder etmez hissederdim. Mürekkep akışkanlığı
fazlasıyla iyiydi. Uç topunun kayganlığı ile mürekkep akışkanlığı birleştiğinde
elinizi hiç zorlamaz, ne istediğinizi sanki hissedermiş gibi neredeyse elinizin
devamı bir uzva dönüşürdü. Kaçacakmış gibi tutmayıp, kâğıda bastırmaya gerek
bırakmayan, kendi gücünü kavrayan kişiye hissettiren bir kalemdi.
Söz konusu akışkanlığı belki mürekkep
sarfiyatına sebep olsa da benim gibi daktilo veya bilgisayar değil de kalemle,
elle yazmayı tutku hâline getirenler için, kalemin mürekkebini bitirmek,
ardından tekrar yükleme yapmak… Veya biten bir kartuşu söküp yenisini takmak
bir tören hâlini alır, 444’ün fazla mürekkep harcaması bile ayrı bir keyfe
dönüşürdü.
Özellikle kısa kısa not almalar veya
imza atmalarda değil de uzun ve meşakkâtli yazım süreçlerinde, hele de diğer
kalemlerle mukayese ettiğimde rahatlığını fark ediyordum 444’ün. Tutkunları
bilir. Kalemin ele yatkınlığı, ergonomisi önemlidir. Belki elinizin yapısına,
belki kalemi tutuş şeklinize, belki de el yazınızın biçimine göre değişir bu.
Dolayısıyla aynı kalem, kullanan herkeste aynı beklentiyi karşılamayabilir. Bu
açıdan bakıldığında diğer modellerine de uyguladığı nev-i şahsına münhasır uç
tasarımının da Sheaffer’ı, benim için diğer markalardan ayıran önemli bir
özelliği olduğunu söylemeliyim. Kalemi, uç kısmına yakın bir şekilde, dipten
kavramanızı sağlayan bir özellik bu; uca yakın bir kavrayışa imkân sağlayan bir
özellik… 444’ün rutin temizliği sırasında elime aldığım Pelikan M200’le
kıyaslandığında 444’ün bu yönü daha bir ortaya çıkıyordu.
İnsan bir araç olarak kalem
materyaline, el yazısına tutkuyla bağlı olunca aklını diğer kalemler, yeni
modeller de çekiyor tabii. Bu hevesle bazı dolma kalemler edinsem de 444’ten
hiç şaşmadım. Başka marka dolma kalemler benim yazış stilime, elime en uygun
kalemin 444 olduğundan emin olmamı sağladılar sadece.
444’le bu şekilde yıllar boyu devam
eden ilişkim, geride tam 6000 sayfalık yazı bıraktı. Dile kolay; aynı kalemle
tam 6000 sayfa! Onunla yazdığım sürece hep kartuş kullandığım ve biten
kartuşları da atmayıp cam kavanozda biriktirdiğim için ulaşıyorum bu sayıya.
444 öyle bir kalemdi ki birlikte geçirdiğimiz 15 yıl ve 6000 sayfa boyunca hiç
teklemedi; yarı yolda bırakmadı beni. Dışını saran krom nikelaj biraz soldu
sadece; o kadar. Yayınlanmış bütün yazılarımı onunla yazdım. Ayrıca koca bir
kitap da yazdım onunla.
Ben 444’ü değiştirme vakti geldiğini
de Sheaffer’ın “taranis” modelini
ilk gördüğümde anladım. Yoksa 444’ü değiştireyim diye aranırken bulmadım
9440’ı. Daha fotoğrafını görür görmez şekline, dizaynına vuruldum diyebilirim.
9440, yaşadığımız uzay çağını
yansıtan bir dizayna sahip. Yenilenen uç kısmı sanki ortaçağ miğferiyle modern
bir savaş uçağının kombinasyonunu andırıyor. Gövdesinin, orta kısma doğru
kalınlaşarak uçlarda incelişi ve inceldiği yerden kare bir şekil alarak
kesilmişçesine bitişi, kapakla gövdenin neredeyse aynı boyda olmakla tam orta
yerde buluşması, bu dizaynın fark yaratan özellikleri… Baktığınızda adı gibi
taranis. Bütün görkemiyle geceye karışıyor; yazılarla dolu uzun gecelere.
Tasarım olarak bir bakıma 444’ten izler de barındırıyor bence. Markanın isminin
uç kısmında süsleme unsuru olarak kullanıldığı görülüyor. Beyaz noktalı askısı
önceki modellere oranla biraz daha uzatılmış. Ben bu dizayna en uygun renk
olarak gördüğüm için siyahı tercih ettim. Yoksa 9441 ve 9443 ile farklı renk
seçenekleri de mevcût. 9440, daha elinize alır almaz, kapağını açar açmaz… Bir
an önce kartuşu takıp yazma isteği uyandırıyor.
Ama itiraf edeyim 9440’ı daha sipariş
ederken 444’ten aldığım performansı verebileceğine dair şüphelerim yok değildi.
Her şeyi ile başkalaşmış bir tasarımdı çünkü. Dolayısıyla 444’ten aldığım
performans yalnızca bana özgü, benim kalem tutuşuma, yazım tarzıma hitap ediyor
olabilirdi. Yani herkes için geçerli olmayacağından bu yeni tasarımda es
geçilmiş özellikler olabilirdi bunlar.
Ama kartuşu yerleştirdikten sonra
kâğıtla buluşturduğumda gördüm ki 9440’ın kayganlığı 444’ten aşağı kalır
seviyede değil. Uç topu kâğıda kendini hemen kabûl ettiriyor. Mürekkep
akışkanlığı da kalemi sıkmanıza, kâğıda bastırmanıza gerek bırakmıyor. Sürtünme
katsayısının değiştiği durumlarda bile çizgi netliği değişmiyor.
444’e oranla bu yeni dizaynından
kaynaklı da yazım kolaylığı var. Kalemin uç kısmı, “sanki ince bir kalem, daha
kalın bir kalemin içinden çıkıyormuş” izlenimi verir şekilde tasarlanmış. Bu
yüzden uç kısmının, kullan-at roller kalemlere benzerliği söz konusu
edilebilir. Özellikle uzun soluklu yazım süreçlerinde yorulmamak adına kalemi
uca yakın bir bölgeden kavradığınızda bile, eliniz damağa temas etmediği için
ele mürekkep de bulaşmıyor. Bu açıdan benim gibi genelde dipten kavramayı
alışkanlık edinenler için ideal bir tasarım olduğu söylenebilir.

Bir de uzun soluklu yazım
süreçlerinde kalemin arka kapağını ara ara açıp da benim gibi mürekkep
seviyesine göz atmayı sevenler için, söz konusu 9440 olduğunda bu iş biraz
yorucu hâle gelebiliyor. Arka kapağı gövdeye bağlayan vida biraz uzun
bırakılmış çünkü. Çevir çevir açılmıyor. Dolayısıyla sık açıp kapatmalarda
biraz oyalıyor insanı. Bu şekilde birbirine geçen karşılıklı iki vida yivinden
biri 444’teki gibi plastik olmadığı için de açarken ve kaparken sanki su borusu
birbirine bağlanır gibi metâlden, kaba bir ses çıkarıyor. Ama bunu da fazla
büyütmemek lâzım. Zira vidalamanın bu metâlik sesinin bile esasında 9440’ın
genel zarafetiyle bütünleştiği söylenebilir. Buna karşın uç kapağı 444’te
olduğu gibi: vidalı değil. Ama onun gibi de sessiz oturmuyor yerine; “tık” diye
güzel bir ses bırakarak kapanıyor.
Elinden kalem düşmeksizin uzun yazı
yazanlar ve kâğıt-kalem bütünleşmesinde kontrolü elinde tutmak isteyenler için
ideal bir kalem olduğunu söyleyebilirim. Ucunun esneklik payı bence 444’ten
bile daha az. Bu o kadar öyle ki acaba yeni bir kalem olduğu için mi böyle,
yani bir süre kullanıldıktan sonra esneyebilir mi diye düşünmeden edemiyorum.
9440’a kartuşu yerleştirir
yerleştirmez ilkin Kış Uykusu filmi ile ilgili bir eleştiri yazısı yazdım. Bu
onunla yazdığım ikinci yazı. İlişkimiz yeni başladı. Şimdilik iyi gidiyor;
bakalım. Onunla yeni kartuşlarla somutlaşacak yeni bir 6000 sayfa ve bu 6000
sayfanın içinden çıkacak yeni bir kitap hayâl ediyorum.
Umut Türkmenoğlu
*Görsellerin bir kısmı internetten ALINTIDIR.
Kaynak:fountainpennetwork.com,
sheaffer.com
Kaynak:fountainpennetwork.com,
sheaffer.com
Yazınız için ne kadar teşekkür etsem az kalır Umut Bey. Taranis bir dönem almayı düşündüğüm uç boyutunun uymaması nedeniyle vazgeçtiğim kalemlerdendi.Alsam ve de bloga yazsam bu kadar güzel anlatamazdım kesinlikle... Bir dolma kalemi kullanmayı değil de onunla yaşamayı bu kadar güzel anlatamazdım çünkü. İyiki yazmışsınız ve yayınlama fırsatını da bana vermişsiniz.Elinize, emeğinize sağlık.
YanıtlaSilTesekkur ederim... siz de bana bu imkani vrrdiginiz icin.
YanıtlaSilGercekten o kadar guzel ve doyurucu yazmissiniz ki okurken inanilmaz keyif aldim.
YanıtlaSilOkuduğum en güzel konuk yazar incelemesi bu oldu. 15 yıllık hatıra ve 6000 sayfalık emek beni nedense çok duygulandırdı. Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim... Sağolun.
YanıtlaSilBir de Mürekkep Faresi uç boyutunun uymamasından bahsetmiş... Biraz açıklarsa sevinirim.
YanıtlaSilBen daha çok EF ve F uçlu kalemler tercih ediyorum.Boyut derken M uçlusu olduğundan dolayı satın almadığımı söylemeye çalışmıştım:)
SilAnlıyorum evet... Bu M uç. Benim tercihim de M uçtur. Sipariş ederken firmaya telefon açıp özellikle M olmasını belirtmiştim; yanlışlık olmasın diye... Firma yetkilisi Türkiye'de zaten genelde M tercih edildiğini söyledi. Bu açıdan sizin F tercih etmeniz ilginç hakikâten. Bizim bu tercihimizi ne belirliyor acaba? El yazımızın şekli mi?
SilBenim yazımla ilgili... Ben biraz küçük yazıyorum M olduğunda harflerim daha okunmaz bir hale geliyor kısacası yazım okunabilirliğini yitiriyor. Söylediğiniz gibi hem yazım şekli hem de yazının büyüklüğü ile alakalı.
SilKalemin tasarımına özellikle tutma yerindeki kabartmalı sheaffer yazısı nedeniyle pek ısınamasam da anılı yazı okumak çok keyifli oluyor. Elinize sağlık
YanıtlaSilTrsekkurler...
YanıtlaSilTutku gibi bir ilişki yaşanmış ve kelimelerin ablatabileceği en güzel şekilde izah edilmiş 6000 sayfa, incelemeniz ve yayımında emeği geçenlere teşekkürler... Umarım rafa kaldırılan bir emektar olmaz, arasıra bile olsa elinizde varoluş amacına devam eder....
YanıtlaSilTavsiyenizi ciddiye alacagim...
YanıtlaSil